Son zamanlarda o kadar çok polisiye okudum ve de o kadar çok öldürmeyi istediğim insan var ki, ya polisiye okumaya bırakacaktım ya seri katil olacaktım, bende dedim ki biraz klasik okuyalım içimiz değişsin.
Hayatımda hiç Kafka okumamıştım, seçimim de adını çok duyduğum "dava" sı oldu. 25. sayfa sonunda fikrim şuydu, ya ben gerizekalıyım ya da okuduğum Türkçe değil; Sonra biryerde kafkanın tüm kitaplarını kendi eliyle yaktığı, zamanımıza kadar ulaşanların bu kıyımdan kurtulabilenler olduğununu oıkudum. işte tam o anda "hah tamam" dedim, kendide farkındaymış rahmetlik yakmış bak hepsini.
ben tüm bunları düşünürken bi problem vardı ama, bunca kişi ne yazdığı anlaşılmayan bir yazarı neden bu kadar metheder? neden bu kadar saygı görür? demekki bende problem var ve eğer ben bir şeyi anlayamıyorsam kesin felsefedir. ne zaman bir felsefe kitabı okusam ya da felsefi bir tartışmaya şahit olsam hiç bir şey anlamam çünkü, demek oluyor ki bu kitap felsefeden bahsediyor ve ben ondan hiç bir şey anlamıyorum, hem de ağır felsefe, çünkü hiç te felsefe gibi durmuyor, konuda bütünlük yok, cümleler biribirini takip etmiyor, karmakarışık rüyalar gibi bir an biryerdesiniz bir an sonra alakasız başka bir yerde. sonra sonra azıcık bizim ergenekon meselesine benzer sosyolojik bişeyler yakaladım gibi oldum, e sosyolojide toplum psikolojisi değil mi aga? psikoloji de felsefenin alt kümesi değil mi? demek ki yanılmamışım, kitap felsefeyle alakalı ( hayatta haksız çıkmadım, çıkmam da)
Felsefe de hakkında çok bilgim olmayıp bir sürü fikrim olan bir sanat dalı (ukalalık istemez, sanat diyorsam sanattır o), mesela ben düşünürleri bilirim, çoğunu okudum, ne dedikleri hakkında bilgim var ama hiç birisini okurken "vayyy beeeee" demedim. çok süslü, muhteşem laflar etmişler ama eskimiş bana göre, çoğu felsefi akımlar ve düşünceler güncelliğini yitirmiş, çoğu da genel şeyler üzerine, insanlık, aşk, inanç, değerler, para gibi evrensel konular üzerine çeşit çeşit, gerçekten etkileyici ama bayat fikirler.
bence herşeyi yeniden düşünüp yeniden yorumlamanın zamanı, eminim benim gibi düşünüp yeni felsefi düşünceler ortaya koyan bir çok bilim adamı vardır ama benim şansım hiç birisinden haberim yok, hiç yeni bişr felsefeci okumadım ki, sonucunu bilmeden izlediğin maç senin için naklendir, ben bu konuda ne söylersem ilk söyleyen olacağım dolayısıyla.
anlayacağınız ben yeniden sıkılana kadar bu bloğun ana teması felsefe olacak. bu konuda çok söyleyeceklerim, kendimce parlak fikirlerim, süper gözlemlerim ve sarsıcı bildiklerim var. toplum psikolojisi, insan ilişkileri, özellikle aşk, kadın-erkek ilişkileri üzerinde.
mesela teknolojiyi yok sayarak ya da ondan bağımsız hiç bir konuda felsefe yapamazsınız, hayatımızın içine girdi diyenlere şaşırıyorum, hayatımız onun içinde bir parça artık.
bunun gibi bir çok konuda felsefeyi yeniden yorumlayacağım, merak eden okur, ben de sizlerin fikirlerini merak ediyorum, bakalım bu yol bizi nereye götürecek?
ilk yazım,
insanlar ikiye ayrılır, en azından benim felsefeme göre, sağ-sol, erkek-kadın, inançlı-inançsız, bir kavramın karşısına zıddını ya da olmazını koyarak binlerce kez bölündü insanlar, zenci- beyaz bunun en eski ve acımasız olanıydı mesela, tüm bu bölünmeler güçlü tarafından çıkar için yapıldı, bizim maalleden- karşı maalleden ayrımı bile oldukça yıkıcı ve öldürücüyken, zenci-beyaz meselesinin yıktıklarını, dünya üzerinde yaptığı değiştirme gücünü düşünemiyorum bile.
işte benim yorumum, ben insanları ikiye ayırıyorum,
1- iyi insanlar
2- kötü insanlar
bu yıkıcı bir ayrım değil, yapıcı, hatta koruyucu bir ayrım olmalı üstelik, iyi olan saftır ya biraz o safların bence korunmaya ihtiyaçları var, iki anlamda da korunmaya, hem gözetilip korunmalılar, hem de onlar yok olursa evren yok olur o bakımdan korunmalılar.
bu iki temel insan davranışı tüm insan ilişkilerini, toplumların oluş ve yok oluşlarını, tarihi ve hatta coğrafyayı bile açıklar. iyi insanlar temelden kaybetmeye mahkumdurlar ve onları sadece iyilikleri korur, neye inanırsanız inanın ilahi bir güçtür tek kalkanları, aslkında ilk önce bu kaybetmek ve kazanmak laflarından başlamak gerek ya, kim neye göre kazanır ya da keyıp nedir? bu bir daha ki yazımın konusu olsun, iyilerin kaybı hepimizin kaybetmekten anladığı klasik kaybetmektir. iktidar olmaz, zengin olmaz, etken olmazlar çoğu zaman.
kötü insan kötüdür, başlıca belirtisi başkası mutsuz olduğunda bundan haz duyabilmektir. duyarsız ve bencildirler, iktidar olurlar, zengin olurlar ve çoğunlukla etkendirler.
bu ayırımdan başka bir ayırımı ben asla kabul etmiyorum. felsefe dediğin laf cambazlığı olmamalı, çok etkileyici bir aforizmadan sonra eeeeeeeeeee yani? diyebilmeli insan, daha sonraki yazılarımda bu ayırımın bize ne faydalar sağlayabileceği üstünde duracağım.
şimdilik hoşçakalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunu alayım