baba dün Ankarada'ydı, fatura teslim etti sgk ya, sonra araba ostime gitti iş için ve bana 3 şahane saat kaldı, soluğu kızılayda aldım hemen,
şu malum referandum geyiğinde fazıl say çok ilgi mi çekmişti, hoş bu ülkede ne zaman absürt bi takım işler dönse en yüksek perdeden sesi çıkan o olduğu için daha önce de beynimin kıvrımlarında beklemişliği var ( freud a göre beynimizden ayrı bir alt hafıza var ya belki orada ). onun yazdığı "yalnızlık kederi" isimli sanatın ve ülkemiz insanlarının ilişkilerini ve bu ilişkiler için verdiği mücadelesinde yalnız kalmanın yarattığı psikolojik durum hakkında yazdığı bir kitap var, çoktandır almayı düşünüyordum ama maalesef köyümüzde!( Kırıkkale Türkiye nin en büyük nesidir? köyüdür) kitapçılar sadece vampir kitabı sattıklarından ( bu da başka bi yazı konusu valla, hocam ne vampir meraklısı milletmişiz ( dünya böyle deme bana)) bulmak mümkün olmuyordu.
dost kitap evi muhteşem bir yer, girince saatler nasıl geçiyor anlamıyorum, sırf tüm istediğim kitapları alabilmek için para hırsı yapabilirim, inanılmaz güzel geçen 1 saatim sonunda yalnızlık kederi elimde çıktım oradan ve tam karşısındaki cd satan dost 2 ye daldım. benim kesin zengin olmam gerek, tanesi 30 - 35 liradan en az 50 tane almak istediğim cd var, hele orada bir stant var, gelmiş geçmiş en çok satan albümler standı, komple stantı alasım var. metalica, falco, beatles,elvis,deep purple, dire straits ve daha kimler kimler.
bir kafeye oturup yalnızlığın kederinden bir kaç sayfa okudum, az daha komplesini orada okuyordum, olağan üstü bir kitap, fazıl say da kendimi buldum, ne kadar çok aynı şeylere kızmışız.
akşam hacı ziyaretine gittim, benim kuzen hacca gidiyor da, onu ziyaret ettik, biraz kızdırdım yine, abi adam çok güzel kızıyor yaa, hele imam-ı rabbani hazretlerine azıcık dokun, çileden çıkıyor. bu arada hacca gidecekleri ziyarette onlara don götürülüyormuş! ne alaka anlamadım, o sıcakta entarinin altına don giyilmez ki.
eve geldik, oğlum odasının kapısına "dikkat ergen" yazmış tırstım.internet hazretleri sıkıntılıydı, yazamadım. erkenden 02:00 de yattım, deli deliş rüyalar gördüm ( adam öldürmüşüm belli etmemeye çalışıyorum)
sabah ta klasik müzik dinlemek istedim ve vivaldinin olağan üstü bestesini dinledim, buradan sonrası tavsiye de de yayınlandı.
buyurun resitale.
gggg
klasik müzik deyince peşin bir hükmümüz var, benim de var senin de var, itici geliyor daha dinlemeden.
oysa bu durum klasik müziğe de kendimize de büyük bir haksızlık değil mi? ne yani bu müzik türü sadece belli bir zümre için mi üretiliyor? bizim, biz sıradan insanların bu müzik türünü dinlemeye hakkımız yok mu? evet "hak" dedim, çünkü bu peşin hükmümüz sayesinde bu ince zevkten keyif alma hakkımızı kendi elimizden alıyoruz.
bir nevi mahalle baskısı yüzünden her birimiz birbirimize benzedik, klasik müzik dinlersem, mesnevi okursam, ney üflersem, arabesk dinlemezsem, saçımı her kes gibi kestirmezsem........
kendin için bir iyilik yap, tüm peşin hükümlerinden kurtul, sanat, stil, yaşam tarzın hakkında tüm alışkanlıklarından kurtul. en az bir kere değişik sanat dallarından eserler izle, oku, dinle. bizden eğitimli, görgülü insanların ne kadar hakkı varsa bu hayatın ince zevklerinden keyif almaya, insan olduğunu fark etmeye, senin
de var, benim de var.
tamam top yekün klasik müzik delisi olmayacağız ama hiç değilse o kemanın, piyanonun sesinden ruhumuza akacak bir kaç damla serpintiye de izin verelim. bunu yaptık diye bize gülmeye kalkana da biz içimizden gülelim.
ara sıra klasik müzik de tavsiye edeceğim bundan sonra, ne olur dinlemeye ve anlamaya çalışın.
dayı hatalarım ve herşeyi anneden bekleme yazılarına bi baksana.. bu blog yorum yapıldığında yazarı uyaran bi mekanizmaya sahip değil galiba..
YanıtlaSil