31 Temmuz 2010 Cumartesi
KAYISI ÇEKİRDEĞİ
ellerini tuttu yılların alışkanlığıyla kadının, kayısı ağacının gövdesine doladı kollarını,
neden beni sevmiyorsun?
dedi adam sesinde gülün hüznü vardı
yüzüne erken açmış papatyanın şaşkınlığı yerleşti kadının, sesi ancak bir menekşenin sesi kadar çıktı
seviyorum seni neden sevmeyeyim
emindi kendisinden adam, hayır dedi sen beni sevmiyorsun artık. eskiden bana dokunduğunda içimi titreterek bir nehir çağlardı ruhumda, kurudu çoktan yatağı.
yapma dedi kadın, üzüyorsun beni. yıllar eskitti bizi ama hala seviyorum seni.
inanmakta zorluk çekti ikisi de, orkide kadar gizemliydi yüzleri, ne kadın söylediğine inandı ne de adam duyduğuna.
hanımeli dedi adam bizimkisi, öldürücü bir alışkanlıktan başka hiç bir şey değil, coşmuyor içim anlamıyor musun? sen beni sevmiyorsun işte
ona bakarsan sen de artık delecekmiş gibi bakmıyorsun gözlerimin içine oldu kadının savunması, usta bir santrançcı hamlesiydi bu, bir tarafı savunma ama öldürücü bir atağın ilk hamlesi.
bunlar hiç konuşulmasın istiyordu kadın, konuşulmadan oynansın aynı oyun yıllarca, konuşulmadığı sürece sakin krizantemlerden bir bahçe gibiydi yaşadıkları her neyse. alışkanlık kötümü ki bu kadar, yaparken düşünmek zorunda olmadığın bir sürü şey var işte, zararlarını görüyor musun?
oysa içinde hint açelyaları açmıştı çoktan kadının, evet her şey bitti, artık seni sevmiyorum diyordu açelyalar adama, bunu kendisi bile bilmiyordu ve biliyordu ki konuşulursa bunlar o da bilmek zorunda kalacaktı.
adam artık bilinsin mi istiyordu yoksa yeniden sarı güller mi açsın istiyordu bahçelerinde? kendisine bile sormamıştı bunu, belki cevabı bildiğinden ama sormamıştı işte. nereye gideceğini bilmeden yola çıkan bir maceracının huzursuz heyecanı vardı içinde. kurudumu çiçekler tekrar açmazlar o da biliyordu.
sustu ikisi de, ölümüne sustu.
adam konuşmanın gereksizliğine inanmıştı tekrar, konuşmakla hallolur mu sanırsın, tekrar gonca verir mi kırmızı güller?
kadın devam ederse bilmek zorunda kalacağını bilmemenin sıkıntılı hücresine kapandı yeniden, konuşursa kalbinin labirentleri aydınlanır duvarları yıkılırsa kırçıllı karanfilleri görünürdü. oysa saklamak istiyordu bahçesini, yüksek duvarlarının arasına döndü sessizce.
toprağa gömdüler son kayısı çekirdeğini, o çiçek açana kadar tekrar kapanmıştı tüm çiçekler gibi yaprakları.
yüzünü yıkamak kadar kolay bir öpücük kondurdu dudaklarına kadının, yıllar sürdü gözlerini tekrar açması, yürüdüler çoktan diken vermiş kaktüslerin arasından kayısı ağacının arkasındaki patikaya doğru....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kurgular, benzetmeler çok hoş :)
YanıtlaSilSürükleyici...
gizemli, umut verici kırıcı! lirik :)
Kolay gelsin
www.istanbuldaiftar.com
www.bursadaiftar.com
teşekkür ederim, çok incesiniz
YanıtlaSil